Yüce Milletimin Mübarek Ramazan Bayramını kutluyorum. İnşallah önümüzde ki günler, Yüce Allah(cc) ın izniyle daha iyi olacaktır.

Ülkemiz adeta bir ateş çemberinin içerisinde kalmıştır. İç de ve dışta yanlış politika tercihleri sonucu adeta devletin başı belaya girmiştir. İçeride terörle mücadelede ki hukuki düzenlemeler ile başlanan uygulamalar,

çözüm süreci adı altında devam etmiştir.  
Dışarıda ise Suriye meselesine doğrudan dik açıyla burnumuzu sokmamız ve saplanmamız ülkemizi bütün dünyada itibarsızlığa ve yalnızlığa itmiştir. Hiçbir gelişme nedensiz değildir. Şimdi yanlış olduğu anlaşılan bu uygulamalar elbette ki iyi niyetli yapılmıştır. Ancak sonuç herkesçe de malum olduğu üzere hüsrandır.

Hemşerimiz Sayın Binali Yıldırım’ın Başbakan olması ile birlikte, içeride ve dışarıda politika değişikliği başlamış ve ülkemiz adeta rayına oturmaya başlamıştır. Davutoğlu döneminde ki bu iki yılı Türkiye adeta büyük itibar kayıpları ile geçirmiştir. Hatırlanacağı üzere, burada ki bir yazımda ben Tayyip Erdoğan Bey’in Cumhurbaşkanı seçilmesinin çok manalı olmayacağını, yerine sayın Binali Yıldırım’ın seçilmesinin ülke geleceği açısından daha iyi olacağını ifade etmiştim. Bunu hislerimle değil mantığımla önermiştim. Önermemin nedeni, Cumhurbaşkanlığı devletin en üst mercisi yani burada siyaset yapmaya  uygun bir yer değil. Mantığın, kurumların iç ve dış hukukun yoğrulduğu ve duygusallıktan uzak olunarak karar veren bir yönetim anlayışının olması gereken bir yerdir. Sayın Binali Yıldırım’ı bu yüzden Cumhurbaşkanlığı için uygun bulmuştum. Sayın Tayyip Erdoğan siyasette iken insanları ürküten davranışlar sergilerken politika yapıyor şeklinde değerlendiriliyordu. Ancak Cumhurbaşkanı olduktan sonra yaptığı eyy diye başladığı sözler içeride ve dışarıda çok olumsuz etki olarak karşılık buluyor.

Başbakan değişikliği ve Sayın Binali Yıldırım’ın görev alması kişisel bir değişiklik değildir. Devlet yönetiminde söz sahibi ve ağırlığı olan, öngörüsüne güvenilen insanların fikirleri ve akabinde ki uygulamaları çok önemlidir. İşte burada Sayın Yıldırım ilaç gibi yaramıştır. Devletimizde ki dış politika anlayışı değişmeye ve komşu ülkelerle uyuma geri dönmeye yönelik çalışmalar hereksin dikkatini çekmektedir. Bakın göreceğiz ki yakında terör pekaka diye bir şey kalmayacak ve kökü kazınacak. Güney sınırımız da ki tehlike bertaraf edilecek, Suriye ile daha ılımlı ve dengeli ilişkiler kurulacak. İran ve Irak la uyum içerisine ve iş birliğine gireceğiz. Rusya ile çekilen bıçaklar kınlarına girmeye başladı. İçeride ve dışarıda Sayın Yıldırım ve hükümetine güven ve sempati oluşmaya başladı. Ayrıca kişisel özellikleri de herkeste benden biraz var dedirtecek şekilde. Herkeste bir rahatlama ve sakinlik oluşmaya başlandı.

Buraya kadar yapılan uygulama yanlışlığı ve geriye dönüş politikasını özetlemeye çalıştım. Peki zamanında bu sorunları, tüm uyarılara rağmen göremeyenler hiçbir hesap vermeyecekler mi? Müslümanların iktidarı diye milletin vekaletini 4 dönemdir alarak İslam dünyasının kan gölüne dönmesine dolaylı olarakta olsa etkisi olanların da sorumlu tutularak haklarında işlem yapılması gerekmektedir. Çünkü devlette devamlılık hesap görülerek sağlanmaktadır.

Sayın Binali Yıldırım’ın ilk bakan olduğu dönemde canlanan Erzincanlılık ruhu, ara verilen dönemde ve bazı nedenler ile bu canlılığını kaybetmiştir. Sayın Bakanım diye arkasından koşanlar ara verilen dönemde binali diye söz etmeye başlamışlardı. Ancak Başbakan olunca tekrar U dönüşü ve sayın Başbakanım diyerek etrafına halka oluşturmaya başladılar. Erzincanlılık kişilerden faydalanmak için yapılmaz. Menfaatle gelen Erzincanlılık ruhu, menfaat gidince tekrar gider. Bunu tabiiki sayın Yıldırım engelleyebilir. Öteden beri Erzincanlılar tarafından tanınan kişilerle güvenilir bir ekip ile Erzincanlılar temas ederse Erzincan ve Erzincanlılar kazanır. Aksi durum menfaatçilere yarar. Bekleyip görelim. Bu arada belirtmek istediğim şey ; Erzincanlılık kimliği bütün siyasi kimliklerin üzerindedir.