Sen her ne kadar gurbet ellere atsanda bizleri
Yine de cansın sen içimizde
Bazen zamansız düşüyorsun aklıma
Elim ayağım dolaşıyor.
Bir sigara tutuşturuyorum titreyen
dudaklarıma çakmağımın gazı bitiyor..
Ben de kibrit çöpünü kibrit kutusuna sürtüp öldürüyorum.

 

Günümüzde hala insanların neden doğduğu topraklarını terk ettikleri tartışılır.
Oysa mesele çok basittir.
Doğduğun toprakları terk etmek emek demek, yaşam demektir.
Gazetenin manşetini bu duygula içinde yaptık arkadaşlarla birlikte.
Ve Türkiye'nin dört bir yanına yayılmış
Erzincanlıların bugünkü Erzincan'ın üç katı olduğunu gördük.
Sadece Erzincanlı değildi ver elini gurbet diyenler.

 

Anadolu insanı yüzyıllar içinde oradan oraya savruldu durdu.
Ekmeğini aradı, içecek suyuna koştu.
"Karnım nerede doyarsa orası benim için vatan" dedi.
En kötüsü de asla dönüş tarihi hiç verilmedi.

 

Yıllarca "Ekmek aslanın ağzında" dedi Erzincanlı.
Erzincan'da batırdığı güneşin bir başka şehirde doğuşunu gördü.
Rızkını başka şehirlerde buldu ama.
Hep Erzincanlı kaldı.

 

Erzincanlı yine o şehir benim, şu şehir senin deyip düşecek yollara.
Gidenin yerine belki başkası gelecek.
Ama bir şey asla değişmeyecek.
Erzincanlı "Ben Erzincanlıyım" diyerek kalacak.

 

Değmezsiniz yazmaya

Değmezsiniz aslın da yazmaya.
Çünkü sizler de yok pire kadar haysiyet.
Onurunuzu kiraya vermişsiniz...
Kimliğinizi kişiliğinizi satmışsınız bit pazarında.
İnan ki değmezsiniz aslında yazılmaya.
Yazılırsanız eğer adam sanırlar sizi...
Oysa bizim hava ile civayla uğraşacak zamanımız da yok ki...

 

Erzincan adını kullanarak, tabela derneği kurup, başkanım havasıyla gezenler, evde oturup klaveye delikanlılığı ile başkanlık olmaz.
Sormazlar mı size şimdiye kadar adının kullandığınız Erzincan için ne yaptınız? Erzincan adını kendi koltuk sevdanıza alet etmeyin. Bırakın artık.

 

Son söz sizlere sivil toplum kurumları.
Bu tabela derneklerini aranıza almayın.
Almayın ki bunları kimse örnek almasın da, Erzincan’ın birliğine zarar verilmesin.